ÖLÜM VE BEDENSEL ZARAR HALİNDE ZARARIN BELİRLENMESİ
Ölüm veya bedensel zarar halinde zarar görenin zararının giderilmesi amacıyla haksız fiile sebep olan kişiye açmak istediği davalar tazminat davası olarak nitelendirilmektedir. Bu davalar iş kazaları veya trafik kazalarında gündeme gelebilmektedir.
6098 Sayılı Borçlar Kanunu Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri Başlığı altında ölüm ve bedensel zarar halinde zararın ve tazminatın belirlenmesi düzenlenmiştir. Söz konusu kanun madde 49’da akit dışı sorumluluk hali belirtilmiş, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Kaldı ki ikinci fıkra da zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı olmasa dahi ahlaka aykırı bir fiil ile kasten zarar verilmesi halinde de bu zararın giderilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK madde 50’de zararın ve kusurun ispatını düzenlemiştir. Buna göre zarara uğrayan hem zararını hem de zarar verenin kusurunu ispat etmekle yükümlüdür. Uğranılan zararın tam olarak ispat edilememesi halinde ise hakim, takdir yetkisini kullanarak (maddede kural içi boşluk bulunmaktadır.)üst sınırı müspet zarar olacak şekilde olayların akışını, zarar görenin aldığı tedbiri de değerlendirerek zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.
6098 sayılı TBK madde 53’te ölüm halinde ve madde 54’te bedensel zarar halinde istenebilecek olan kalemler belirtilmektedir. Madde 55’te ise bu zararların belirlenmesi halinin çerçevesi çizilmektedir.
BEDENSEL ZARARLAR
6098 Sayılı TBK madde 54’te sınırlı sayıda olmamak üzere bedensel zararlar şu şekilde belirtilmiştir:
- Tedavi Giderleri
Zarar gören kişinin sağlık durumunun düzelmesi ve iyileşmesi için gerekli muayene, tahlil, teşhis, tedavi, ambulans veya diğer taşıma giderleriyle gerektiği takdirde ameliyat, hastane, ilaç, tekerlekli iskemle, bakım, fizik tedavi, kaplıca, korse vs. giderleri buraya girer. Zarar görenin evinde tedavi gördüğü süre içinde hastabakıcı veya hemşire tutması halinde bunlara ödediği paralarda da durum aynıdır. Zarar gören kişi, herhangi bir organını kaybetmiş ve bunun yerine kendisine takma bir organ veya protez gibi şeyler yapılmış veya verilmişse bunlar için ödenen paralar da tedavi giderleri arasına girer. Tedavi giderleri arasında sadece ihlalin olumsuz sonuçlarını gidermek için yapılan giderler değil, iyileşmesi mümkün olmayan bir sakatlık veya hastalığın artmasını önlemek için yapılması zorunu giderler de yer alır. Keza zarar görenin yakınlarının hastaneye gelip giderken yaptıkları ulaşım giderleri de bunlarla zarar gören arasında vekalet ilişkisi bulunması halinde ödenecek tedavi giderlerine dahil olur.
Tedavi giderleri zarar görenin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olmalıdır. Zarar gören bu giderleri bizzat yapmak zorunda olsaydı nasıl bir hekim, hastane seçecek idiyse bu halde de kendisine aynı imkan tanınmalıdır. Zarar görenin hastanede yattığı sürece tasarruf ettiği yeme içme paraları zarardan düşülmelidir.1
- Kazanç Kaybı
- Çalışma gücünün azalmasından ve yitirilmesinden doğan kayıplar
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün yani beden ve fikir gücünün(emeğinin) gelir(kazanç) getirici şekilde kullanılması demektir. Burada aslolan kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma (çalışma) gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar zararı oluşturur. Bu nedenle ihlalden önce zarar görenin kazanç elde eden bir kimse olması mümkün olduğu gibi hiçbir kazanç elde etmeyen kişi de olabilir. Çalışma gücünün azalması veya kaybı geçici olabileceği gibi sürekli de olabilir:
- Çalışma gücünün geçici olarak kaybı: Hüküm anında zarar gören tamamen iyileşmiş, çalışma gücündeki azalma sona ermişse zarar; zarar görenin iyileşme anına kadar çalışamamasından doğan kazanç kaybından ibarettir. Bu zarar niteliği itibariyle Fiilen Yoksun Kalınan Kar olup geçmişe ilişkindir. Buraya ayrıca yukarıda açıklanan tedavi giderlerinin de eklenmesi gerekmektedir.
- Çalışma gücünün sürekli olarak kaybı: Zarar görenin çalışma gücü sürekli olarak azalmış ya da kaybolmuşsa zarar geleceğe ilişkin farazi zarar olarak hesaplanır. Zira burada yoksun kalınan kar (kazanç) söz konusudur. Çalışma gücünün sürekli kaybı tam olabileceği gibi kısmi de olabilir. Göz, ayak, el gibi organların veya zihni yeteneklerin sürekli olarak kaybı veya fonksiyonsuz hale gelmesi çalışma gücünün sürekli olarak kaybı sonucunu doğuran sebeplerdir. Çalışma gücünün sürekli olarak kaybından doğan zararın hesabında şu unsurlar göz önünde tutulur:
- Çalışma gücündeki kaybın veya azalmanın oranı (derecesi)
- Zarar görenin gelir durumu
- Çalışma süresi ve bunun başlangıç anı
- Ameliyat veya devamlı tedavi2
- Zarar görenin gelir durumu
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
Vücut bütünlüğünün ihlali bazı hallerde çalışma gücüne olumsuz bir etkide bulunmamakla birlikte zarar görenin ekonomik geleceğini sarsmak suretiyle menfi ekonomik sonuçlar, maddi kayıplar doğurabilir. Gerçekten vücut bütünlüğünü ihlal edilen bir kişi çalışma gücünü tam olarak korusa bile iş piyasasında, ekonomik rekabette yeni bir iş bulmakta veya eski işi korumakta güçlük çekebilir ya da aynı işte çalışsa bile eskisine oranla daha çok güç (emek) sarf etmek daha çok dikkat ve çaba harcamak zorunda olabilir.
Burada da zarar, zarar görenin ekonomik geleceği sarsılmasaydı elde edeceği kazançla gelecekte bu şartlar altında elde edeceği muhtemel kazancın karşılaştırılması suretiyle tespit edilir. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararda da faaliyet (çalışma) süresi göz önünde tutulur. Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle kazanç imkanlarının azalması bağımsız bir zarar kaynağı olup ayrı hesaplanmalıdır. Ancak uygulamada ekonomik geleceğin sarsılması daha ziyade maddi ve manevi zarar içinde mütalaa edilmektedir.3
ÖLÜM HALİNDE ZARAR
Zarar veren olay bir kişinin ölümü sonucunu doğurabilir. Ölenin desteğinden yoksun kalmış kişiler bu zararın tazmin edilmesini talep edebilirler. Bu kişilere, zarar görenin sağladığı hayat standartlarını imkan nispetinde tekrar sağlanması için kanun koyucu tarafından tazminat hakkı tanınmıştır. Zarar ölümün bizzat kendisi olmayıp ölümden kaynaklanan olumsuz ekonomik sonuçlardır.
6098 sayılı TBK madde 53’te ölüm halinde uğranılan zararlar sınırlı sayıda olmamak üzere sayılmıştır:
- Cenaze giderleri
Zarar verici olay sonucu bedensel bütünlüğü zedelenen kimse derhal ölmüşse zarar veren ölüm dolayısıyla yapılan masrafları bu arada özellikle cenaze giderlerini ödemekle yükümlüdür. Cenaze giderleri, yani gömme giderleri, cesedi yıkama, kefenleme, taşıma, tabut, otopsi, yemek, davetiye ve ilan giderleriyle gömme, mezarlık ve mezar taşı vb. gibi diğer giderleri kapsar. Bu giderler ölüm olayıyla doğrudan doğruya ilgili giderler olmalı ve öldürülenin sosyal, ekonomik durumuna, dini inanışına uygun düşmelidir. Cenaze giderleri de terekeye dahil olup mirasçılar tarafından yapıldığından tazminat hakkı mirasçılara aittir.4
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
Bu takdirde ödenecek tazminat her şeyden önce ölümün gerçekleştiği ana kadar yapılan tedavi giderleriyle ölünceye kadar çalışamamaktan doğan gelir kayıplarını kapsar. Tedavi giderlerine, tıbbi tahlil, muayene, ameliyat, hastanede yatma, ilaç, ambulans vb. diğer giderler girer. Çalışamamaktan doğan zararlar ise vücut bütünlüğünün ihlali dolayısıyla yapılan açıklamaya göre hesaplanır. Yoksun kalınan kazançla tedavi giderleri nitelikleri itibariyle ölen kişinin ölümünden önce malvarlığına dahil olan bir tazminat alacağıdır. Ölüm gerçekleştikten sonra da zarar veren cenaze giderleriyle destek kaybından doğan zararlardan sorumludur.5
- Ölenin desteğinden yoksun kalınan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar
Ölenin ekonomik desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradıkları zarar destek kaybından doğan zarar denir. Bu zarar niteliği itibariyle hem dolaylı zarar hem de maddi zarardır. Yoksun kalan, tazminat talep etme hakkını asli bir şekilde kazanmaktadır.
MADDİ TAZMİNAT
Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmese idi zarar gören malvarlığı açısından hangi durumda bulunacak idiyse o durumun yeniden kurulmasıdır.6
MANEVİ TAZMİNAT
Manevi tazminat zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesidir. Kanun koyucu önce Anayasanın 5, 12, 17, 20 ve 26. Maddelerinde kişilik değerlerinin önemini esas alarak bunların gelişmesini ihlal fiillerine karşı korunmasını garanti altına almış sonra da Türk Medeni Kanunda ve özellikle de Türk Borçlar Kanununda manevi tazminat çeşitli maddelerde düzenlemiştir.
TMK 25/3 manevi tazminat davası açma hakkını saklı tutmuştur. Buna göre manevi tazminat davası açılacak haller, TMK madde 26, 121, 158/2, 174/2 ve TBK madde 56’da özel olarak sayılmıştır. Ancak TBK madde 58 bu özel haller dışında manevi tazminat ile ilgili diğer bir hükmü içermektedir. Bu maddeye göre kişilik hakkı (kişilik değerleri) hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat olarak bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Kişilik değerlerinin ihlalinden hem maddi hem manevi zarar doğabileceği gibi bazen yalnız manevi zarar da doğabilir. Beden bütünlüğünün ihlalinde bu duruma rastlamak mümkündür. Zarar verici olay sonunda maddi zarar doğmasa yalnız manevi zarar doğsa bile zarar gören manevi tazminat talebinde bulunabilir. Zira manevi tazminat talebi maddi tazminattan bağımsız bir taleptir.7
TAZMİNAT TALEBİNİN ZAMANAŞIMI
TBK m.72 maddi ve manevi tazminat taleplerinin bağlı olduğu zamanaşımı sürelerini özel olarak düzenlenmiştir. Tazminat ilişkisinden doğan talepler hukuki nitelikleri itibariyle bir alacak hakkıdır.
TBK m.72’de 3 türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür:
- İKİ YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ:
Zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsü kişiyi öğrenmesinden itibaren iki yılın geçmesiyle maddi ve manevi tazminat istemi zamanaşımına uğrar.
Bedensel bütünlüğün ihlalinden doğan zarar ve miktarı tıbbi bakım ve tedavi sonunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Hekim veya diğer bilirkişi raporları bu gibi hallerde iki yıllık sürenin başlaması yeterlidir. Zarar görenin sağlık durumu daha sonra kötüleşirse bu yeni bir zarar oluşturduğu takdirde ilk zarardan bağımsız olarak ele alınır ve bu yeni zarar için iki yıllık yeni bir süre işlemeye başlar.
Bedensel zarar, tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar gibi çeşitli kalemlerden oluşur. Zarar görenin böyle bir davayı açabilmesi bu kalemlerden oluşan genel zararın öğrenilmesine bağlı olduğu için iki yıllık süre her bir kalemdeki zarar miktarının değil, en son zarar kaleminin gerçekleşip genel toplam zararın öğrenildiği anda işlemeye başlar. Örneğin bedensel zararın, tedavi giderleri, geçici kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kalemler gibi dört ayrı zarar kaleminden oluştuğu düşünülecek olursa zarar, ancak en sonuncu kalemi oluşturan sürekli işgöremezlik kaleminin kesin miktarının belirlenmesiyle öğrenilmiş olur.8
- ON YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ:
Tazminat davası her halde zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
- CEZA ZAMANAŞIMI SÜRESİ:
Aynı fiil bazı hallerde ceza kanunlarına göre suç teşkil eden bir fiil olabilir. Ayrıca bu fiil için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun olmalıdır. Cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu nedenle ceza davası devam ettiği sürece tazminat davası da devam etmesi hükme bağlanmıştır.
KAYNAKÇA
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.745-746
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.746-747
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.750-751
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.752
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.753
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.762
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.780-781
- Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Bası-Ocak 2015 sh.831-832